14 Mart 2016 Pazartesi

Medet / YanEtki

Tiyatro YanEtki’nin yeni oyunu “Medet” sahnelendiği günden beri adından sıkça söz ettiren ve beğenilen oyunlar arasında yerini alıyor. Adından da anlaşılacağı üzere Medet, çaresizliğin içinde bir yardım arayışını, daha doğrusu bir medet umma öyküsünü anlatıyor.

Sahnede, bir zamanlar ortak olup, zamanla başka yönlere savrulmuş ve büyük değişimler yaşamış iki hayatı, Çiçek ve Durukan’ın yaşamını, yıllara dayanan ve zamanla değişen, dönüşen ilişkilerini izliyoruz. Bir takım sorunlarla birlikte bu iki hayat tekrar kesişiyor ve hikaye başlıyor. Elbette bu karşılaşmada, geçen yıllarla birlikte, iki tarafın farklı beklentileriyle, istekleriyle karşı karşıya kalıyoruz. Aslında oyun tam da hayaller ve hayatlar farkıyla başlıyor. Ancak farklı beklentilere rağmen , Çiçek Ve Durukan arasında yılların koparamadığı bir bağa daha ilk andan şahit oluyoruz. 

Medet hakkında söylenecek çok şey, tartışılacak çok bilindik dertler varken bir yandan da seyircinin izlerken keşfedeceği, merak uyandırıcı anları bozmadan oyun hakkında yazmak çok zor hale geliyor. Medet’in yazarı Deniz Madanoğlu’nun kaleminden çıkan hikaye o kadar bizden,o kadar içimizden ki… Oyundan çıkar çıkmaz etkisinden kurtulup, kendi hayatımızın akışına hemen dönebilmek çok zor.

Baş rollerdeki oyuncular Melike Güner ve Faruk Barman kuvvetli, hikayeyi destekleyen, başarılı oyunculuklar sergiliyor. Elbette bu iki isim arasında Melike Güner rolü gereği daha ön plana çıkan isim oluyor ve izleyiciyi oldukça tatmin eden bir oyunculuk sergiliyor. Ancak Faruk Barman’ın da ona çok iyi eşlik ettiği, oyunculuğuyla destek olduğu ve Melike Güner’in rolünün parlamasına katkısının büyük olduğu gerçeği yadsınamaz.

Oyunu izlerken zaman zaman çaresizce beklenen yardıma, umulan medete hak verirken, zaman zaman da bu beklenti bize bile fazla geliyor. Değerlerimizle bağdaşan, aynı zamanda değerlerimizle çatışan anlar ve duygu geçişleri izleyiciye dokunuyor. Doğru yanlış, haklı haksız, hayal gerçek… Biz de seyirci olarak kendimizi bu çatışmaların içinde buluyor ve oyun boyunca izlediğimiz yaşamlar hakkında düşüncelere dalıyoruz.

İlgi çekici, ters köşelerle, ikilemlerle dolu içimizden bir hikayeyi, başarılı oyunculuklarla izlemek isteyenler için "Medet", Tiyatro YanEtki’nin yeni sahnesi olan Maya Cüneyt Türel Sahnesinde seyircisini bekliyor.

Dilruba Balbunar

5 Mart 2016 Cumartesi

Hepimizin Öyküsü Aynı / Craft

hepimizin öyküsü aynı ile ilgili görsel sonucuCraft oyunlarını daha önce hep Craft Kadıköy sahnesinde izlemiş biri olarak, ilk kez “Hepimizin Öyküsü Aynı” oyunuyla birlikte Craft Fındıklı ile tanışmış oldum. Dolayısıyla oyundan bahsetmeden önce, Craft Fındıklı’nın çok sempatik, tatlı, evinizde gibi rahat hissettiğiniz samimi bir ortamı olduğunu söylemek istiyorum. Küçük tiyatrolarda genellikle rastladığımız içtenlik, Craft Fındıklı’nın muhteşem manzaralı küçük terasıyla birleşince oyun öncesi vakit geçirmek ayrıca keyifli 
oluyor.

Oyuna gelecek olursak, Hepimizin Öyküsü Aynı, İtalya’daki kadınlara ithaf edilerek ironik bir şekilde başlıyor ve aslında ne kadar evrensel hayatlar izleyeceğimizin ilk sinyallerini veriyor. Üç ayrı kadının hayatlarına, dertlerine yolculuk başlıyor.

İlk olarak Pınar Çağlar Gençtürk çıkıyor sahneye. Telaşlı, hareketli, canlı haline kapılsanız da, canlandırdığı karakterin monoton hayatını sorgulamadan edemiyorsunuz. Fabrikada çalışan, her günü bir diğerinin aynı olan, ev ve iş dışında hayatı olmayan bir kadını izliyoruz sahnede. Ancak bu sıradan, kendi rutininde kaybolmuş hayatı izlerken, çok iyi bir oyunculuk sayesinde kendimizi gülüp eğlenirken buluyoruz. Bu arada Pınar Çağlar Gençtürk’ün yeteneğini Craft’ın Hepimizin Öyküsü Aynı oyunundan sonra Oyun Atölyesi’nde Aşk Delisi oyununda da izlemenizi tavsiye ederim. İki 
apayrı karakteri iki farklı sahnede ne kadar başarılı canlandırdığına şahit olacaksınız.

Hepimizin Öyküsü Aynı’daki ikinci hikayeyle karşımıza Hatice Aslan çıkıyor. Bir teröristin annesini canlandırıyor ve biraz önce kahkaha atan salondan bu sefer çıt çıkmıyor. Bana göre Hatice Aslan oyundaki en ağır, güncel ve zor hikayeyi anlatıyor. Öyle zor ki hatta anlattıkları, kendinizi yerine koymaktan bile korkuyorsunuz. Hatice Aslan bu zor süreci paylaşırken, gözlerinizin içine bakıyor ve hikayenin etkisini arttırıyor.

Son olarak sahneye İrem Sak’ın çıkışıyla birlikte trajikomik bir hikayeye yolculuk da başlıyor. İrem Sak eve kapalı kalmış, biraz çılgın, değişik ve evliyken yalnız bir kadını canlandırırken salon da yeniden kahkahalarıyla ona eşlik ediyor. İrem Sak, hiç düşmeyen temposuyla trajik hikayesini bizi güldürerek anlatmayı başarıyor. Sahnede izlemesi keyifli oyuncular arasında da yerini alıyor.


Üç ayrı kadın, üç ayrı başlık, üç ayrı hikaye… Benzer hisler, çaresizlikler, umutlar… Güldürürken düşündürmek gibi klişe bir tabirle bitirmek istemiyorum ancak Hepimizin Öyküsü Aynı tam da böyle bir oyun. Trajik hikayeler izlerken, güçlü oyunculuklarla birlikte gülebileceğiniz 90 dakika Craft’ta sizi bekliyor.

Dilruba Balbunar