29 Ocak 2016 Cuma

Airswimming- Havada Yüzmek / İstanbul Jest Tiyatrosu


Pazartesi akşamı Afife Jale Sahnesinde “Airswimming- Havada Yüzmek” oyununun galasına katıldım. Oyundan bahsedeceğim ancak öncelikle oyunun galasına gelen birbirinden değerli tiyatrocular, yönetmenler, oyuncular ile birlikte yeni bir oyunun ilk heyecanını paylaşmak inanılmaz bir deneyimdi. Bu kadar değerli insanla bir arada tiyatroda olmak da benim için çok heyecan vericiydi. Ben bu kadar heyecanlıyken, sahnedeki Airswimming oyununda rol alan birbirinden yetenekli iki oyuncunun duygularını, hissettiklerini düşünemiyorum.

Perdenin açılmasıyla, Persephone ve Dora’nın hikayesine konuk oluyoruz. Oyun kısaca, akıl hastanesinde yıllarını eskiten, eskiyen yılların dönüştürdüğü dostluktan bahsederken, izleyici olarak da oyunu izlerken dahi düşünmeye, sorgulamaya başlıyorsunuz. Oyunun akıl hastanesinde geçmesi insanı biraz olsun sosyolojik düşünmeye zorluyor. O iki kadın neden akıl hastanesinde? Kim karar veriyor orada olmalarına? Hangi “normal”e uymadıkları için oradalar? Toplumun hangi ahlak kuralına, hangi normuna katılmadılar? Bu sorulara, oyunu izlerken bazen kendinizi kaptırıp ne zaman çıkacaklar hastaneden, özgür olmalarının bir yolu yok mu, oraya daha ne kadar mahkum olacaklar gibi sorular, endişeler ekleniyor.  Sonra, belki de Persephone ve Dora’nın yardımıyla, biz de yavaş 
yavaş kabulleniyoruz, isyan etmeyi bırakıyoruz.

Zamansızlık… Oyundan geriye kalan en düşündürücü, en acı verici kavram belki de. Dora ve Persephone için zaman kavramı yok oluyor. Hiçliğin içinde kayboluyorlar ve yol soracak, destek olacak, hatta konuşacak, paylaşacak kimse yok birbirlerinden başka. Zamanın yok oluşunu, her birimiz için 1 dakikası değerli olan, 24 saatin yetmediği zamanın nasıl değersiz hale gelişini paylaşıyorlar. Zamansızlık, güçlü bir dostluğa dönüşüyor ve yıllar geçtikçe iki karakter arası gelişen derin bağa şahit oluyoruz.

Neriman Uğur ve Zeynep Gülmez’in, zor rollerinin altından başarıyla kalktıklarını söylemek gerek. Özgürlük özlemini, tutsaklığın zorluğunu, nefes alma ihtiyacını gerçekten de “havada yüzerek” karşılıyor iki oyuncu. Ayrıca, oyunun özellikle sahne geçişleri film tadında. Sahne düzeni, ışık 
tasarımı ve oyunculuklar da bu hissi pekiştiriyor. 

İstanbul Jest Tiyatrosundan Airswimming - Havada Yüzmek tiyatro severler için gidilebilecek bir alternatif.

Dilruba Balbunar

18 Ocak 2016 Pazartesi

Aşk Delisi / Oyun Atölyesi

Nedense cumartesi gecesi oyundan çıktığımdan beri içimden Supertramp’tan The Logical Song’u söylüyordum. Bir şekilde şarkı ve oyun arası  o akşam yakaladığım ilişkiyi hatırlarım belki diye, şimdi yine aynı şarkı eşlik ediyor ben yazımı yazarken.

Öncelikle,  Oyun Atölyesi’nde bir oyuna gidiyorsanız, türü komedi de olsa, Shakespeare’den bir trajedi de olsa, yer yer güldüren, eğlenceli, keyifli vakit geçireceğiniz bir oyun olacağını biliyorsunuz. En azından benim senelerdir burada izlediğim oyunlarda çoğunlukla bu şekilde oldu. Aşk Delisi de yine bir trajedinin, aile dramının içinde sizi güldürmeyi başarabilen, zamanın nasıl geçtiğini unutturan bir oyun.

May ve Eddie arasındaki aşk ya da adına aşk dedikleri güçlü bağı izlemek, izlerken hissetmek çok keyifli. Bunda Pınar Çağlar Gençtürk ve Berk Hakman’ın payı büyük. May karakterini canlandıran Pınar Çağlar Gençtürk’ün tiyatro tecrübesini, sahne hakimiyetini, inandırıcı oyunculuğunu izlemek seyirci için de tatmin edici bir tecrübe oluyor.

Eddie’ye hayat veren Berk Hakman ise, sahnede bambaşka birine dönüşüyor. Berk’in ne kadar yetenekli bir oyuncu olduğunu daha önce Tepenin Ardı’nı izleyenler, veya herhangi bir yerde kendisine denk gelmiş olanlar bilirler. İşte bu yetenek tiyatro sahnesinde birkaç kat artarak sizi zaman zaman güldürüyor, zaman zaman gözlerinizi doldurup sizin de yaşananları hissetmenizi sağlıyor. Üstelik oyun bana göre seyirci için içselleştirmesi çok kolay olmayan olaylar ve süreçler içerse de, gerçekten iyi oyunculuk olduğu zaman farklı duyguları kısa sürede seyircinin de hissetmesi çok zor olmuyor. Aşk Delisi, Berk Hakman’ın profesyonel olarak rol aldığı ilk tiyatro oyunuymuş. Onu tiyatro sahnesinde izlemek heyecan verici ve başka oyunlarda yaratacağı başka karakterler şimdiden merak uyandırıcı.

Avni Yalçın, oyuna dahil olduğu her anda seyirciyi etkisi altına alıyor. Mimikleri, ses tonu, tecrübesiyle izlemesi çok keyifli bir oyuncu. İnsan onun gibi oyuncuları sahnede izleme fırsatı yakalayınca kendini gerçekten şanslı hissediyor.

Beyti Engin ise, o kadar inandırıcı, o kadar gerçek bir oyunculuğu var ki, o da bana göre yeteneğini tiyatroda katlayanlardan. Ayrıca oyuncular arasındaki uyum dikkatimi çeken başka bir nokta oldu. Bu kadar iyi oyuncu bir araya gelip, birbirleriyle o kadar güzel bir uyum yakalamışlar ki sahnedeki dostluk, aralarındaki bağ seyirciye de geçiyor.

İzlerken tiyatroda olduğumu unutturmayan, ben rol yapıyorum diye bağıran oyunculuklardan, bir türlü içine giremediğim oyunlardan keyif alamıyorum. Aşk Delisi ise, sahne tasarımıyla, müzikleriyle, her bir oyuncusuyla kesinlikle böyle oyunlardan değil. Aşkı, çaresizliği, aidiyeti düşündürten, bu senenin görülmesi gereken oyunlarından biri.


Not: Oyun Atölyesi’nde bir oyuna gitmeden önce oyunun Prova Notları’nı okumanızı tavsiye ederim. Bu şekilde siz de sürecin bir parçası oluyor ve oyunun sahneleneceği günü oyuncular gibi sabırsızlıkla bekliyorsunuz. 

Dilruba Balbunar