4 Nisan 2015 Cumartesi

Kalp Düğümü / Craft

      
"Elinde olsa annemin beni yiyebileceğini düşünüyorum. Böylece beni tekrar karnının içine sokabilir..."

Kalp Düğümü, son zamanlarda gördüğüm en etkileyici tiyatro oyunuydu. Bu sebeple, burada size oyunun konusunu, oyunda olanları uzun uzun anlatmaktansa, Kalp Düğümü ile geçirdiğim değerli zamandan bahsetmek istiyorum.

Ben yazımı yazarken fonda Soap&Skin - Spiracle çalıyor. Bir diğer deyişle Kalp Düğümü'nün şarkısı... Daha oyun başlamadan, salona girdiğiniz anda bu sıra dışı şarkı karşılıyor sizi ve yolculuk başlıyor.  Etkileyici, ilginç, hayran kalınası iki saat başlıyor ve salondaki tüm seyirciler gözünü kırpmadan izliyor Kalp Düğümü'nü. Kısaca oyun, bağımlı bir genç kızın (Melisa Sözen) hayatının bir bölümüne tanıklık etmemize, başından geçenlerden çok, ailesiyle ve etrafındakilerle ilişkilerini izlememize olanak sağlıyor. Detay vermekten kaçınıyorum çünkü Kalp Düğümü'nün hiçbir sahnesinin büyüsünü bozmak istemiyorum.

Oyunu bu kadar etkileyici kılan en önemli unsur Melisa Sözen benim için. Sahnede ciddi anlamda döktürüyor. Bu kadar gerçek, bu kadar hissederek ve hissettirerek nasıl oynanır bilmiyorum. Oynanır mı onu da bilmiyorum çünkü Melisa Sözen, sanki o an tüm bunları yaşadı ve bize de yaşattırdı. Gözlerindeki yaşlardan, bakışından, duruşundan, her hareketinden anladık oynadığı karakterin çaresizliğini. Ciddi olarak ilk tiyatro deneyimi olduğuna inanmak çok zor çünkü tek kelimeyle inanılmazdı. Bazı oyuncular artık zamanla işin matematiğini çözmüş olur ve ne verilirse oynarlar. Başarılı da olurlar. Melisa Sözen, onlardan değil. O sanki tüm kalbiyle, bedeniyle, hatıralarıyla sahnede karşımıza çıkıyor, bizi inandırıyor, ne yaşarsa bize de yaşatıyor. Sürekli "biz" diye bahsedip tüm seyircileri de oyun sırasında kendi yaşadıklarıma ortak ediyorum. Ancak, Kalp Düğümü'nü izleyen herkesin, en azından çoğunluğun benimle aynı fikirde olduğunu düşünüyorum.

Anne rolünü oynayan İpek Bilgin için zaten söylenebilecek söz yok. Ne yazsam, hakkında ne düşünsem eksik kalacak. Tek diyebileceğim; iyi ki var, iyi ki Craft'ın yaratıcılarından, iyi ki onu sahnede izleme şansını yakalıyoruz. Erkan Kolçak Köstendil'e gelince, zaman zaman yüzlerimizi güldürdüğü için, oyunda gördüğümüz tek erkek ve tüm erkekler olduğu için teşekkürler. Oyunu tek nefeste izleyip, bir an bile uzaklaşmamamız  tüm oyuncuların ne kadar başarılı olduğunun kanıtı. Oyuncuların her biri ayrı ayrı çok yetenekli. Ancak her zaman, her biri yetenekli de olsa, bir araya gelince yürümeyen, inandırıcılığını yitiren oyunlar veya oyunun içinde sahneler olabilir. Kalp Düğümü oyununda bir an bile böyle bir durumla karşılaşmamamız Çağ Çalışkur'un başarısı diye düşünüyorum. Her biri ayrı değerli olan parçalar bir araya gelince mükemmel bir uyum yakalamış ve ortaya bu kadar etkileyici bir oyun çıkmış.

Kısaca, Kalp Düğümü'nü mutlaka izleyin. Tiyatro sevseniz de sevmeseniz de, belki benim kadar çok etkilenmeyecek olsanız da, iki saat boyunca değerli bir zaman geçireceğiniz bir gerçek.



Not: Tanıtımda çalan şarkı, yukarıda bahsettiğim Soap&Skin- Spiracle. 

Dilruba Balbunar